Sevgiliye Güzel ve Anlamlı Sözler


Sevgiliye Güzel ve Anlamlı Sözler



İlk görüşte değildi bendeki, her görüşte aşktı. Gülüşün aklımı aldı, bakışın ruhumu sardı.
Sen aldın, okudun içimi, satır satır, hece hece.
Aşk yalnız seninle yaşanıyor bu şehirde.                           
Söyle dudakların hangi şairin şiiri? Saçların hangi mevsimin rengi?
Mutlu olmak için göz ucu ile dudaklarıma bakman yeterli. O gülücük sensin.
Ellerimi tutuşunda sana ait olan bir adamın bir çocuk kadar masum bakışlarını gördüğünde aşkımın büyüklüğüne inanır mısın? Aşk mevsiminde açan çiçekler gibi delicesine aşk koksam sarılıp bir ömür aşkımı çeker misin içine?
Uyuduğumda seni rüyalarımda göremediğim için rüya perisine küfredesim geliyor. Çünkü seninle rüyalarda bile el ele olmak beni mutlu ediyor sevgili.
Karanlığa küfrettiğim bir anda çıktın karşıma. Seni tanımanın ne demek olduğunu nereden bilebilirdi ki bu ıssız yüreğim. Ve sen geldin, hoş geldin.
Ürkütücü bir çölde yanmış bedenim soğuk bir suya atlıyordu sanki. Mavi gözlerini gördüğüm an ben ilk kez nefes aldım sanki. Bu şehri sevmemin tek bir nedeni var ey sevgilim. Dar sokaklarında sokak lambası gibi aydınlık, köşe başında simitçinin simitleri kadar sıcak. İstanbul’un laleleri kadar güzel kokuyor tenin. Bu şehir sensiz yaşanmıyor.
Mutlu bir başlangıçtı seni gördüğüm ilk gün. Acınası halimden eser yoktu ey sevgili.
Ben böylesine bir sevda ile yoğrulacağımı bilseydim seni gördüğüm ilk anda “SENİ SEVİYORUM KIZIM” demek yerine evlenme teklif ederdim.
Kara bulutlar bazen gösterir kendini ve sen ellerini ısıtacak bir cep ararsın. Ama artık ellerim var dert etme dünya güzeli.
Varlığımla büyüsüne kapılırsın sıcaklığımın ve ısıtırsın kalbini ellerimle. Mahremim değil helalim olacağın için şükür edersin. Hep güler yüzün. Tozlu raflarda kalan, unutulmuş eski bir kitaptım ben.
Harabelerden geçerken el ele adımlarımızın ardından gül bahçeleri bırakalım. Sen ol yeter ki yanıbaşımda ol.Meteor düşse de artık değmez bana.
Yıldızlar kadar çok seviyorum seni, neden mi? Çünkü onlar ulaşamayacağım kadar uzaktalar, sen kalbime sığamayacak kadar büyüksün, tıpkı yıldızlar gibi…
Sırılsıklam olmak için artık yağmura ihtiyacım yok. Sen varsın ve ben sırılsıklam aşığım.
Gönlünün odalarında kendime bir dünya kurdum. Gözlerin gökyüzüm, gamzen uçurtmam oldu. Sana olan inancımdandır büyüklüğüm. Kalbinde olduğum için çok mutluyum.
Ben o gün seni eklemeseydim, belki de dolmuşta “buradan 1 öğrenci uzatır mısınız” diyen sıradan bir kişi olacaktım senin için. İyi eklemişim seni kalbime.
Avuçlarını terleten sıcaklığa ver kendini, Tenini terleten kor misali ben senin için bir aşk ateşi oldum da eğer üşümek istersen uzat ellerini rüzgâra. Seni serinliğe salan o tatlı meltem de benim. Dile benden, aşkın için fırtınalar da koparayım sevgilim.
Her yüreğin harcı değildir dokunmadan sevmek. Ben seni sadece bakışlarımla sevdim. Yürürken aşk sokağından hep, kalbime dokunuşunu sevdim. Aşk ne renkmiş? Nasıl bir ateşmiş sende gördüm ey sevgili.
   Sen gelmeden önce mucizelere inanmazdım. Şimdi ise bütün mucizelere senin gözünden bakarak inanıyorum.             


Gözlerine bakınca sanki bir aynaya bakmış gibi hissediyorum. Dünyanın en güzel duygusu, gözlerinde kendimi görebilmektir.

Kelebekler önce kozalarından çıkarlar, sonra uçuşurlar hayatlarına. Ömürleri kısa olsa da yaşamaktan vazgeçmezler. Şimdi seninle kelebekler kadar özgür olabilmeyi diliyorum.

Bütün dünyada sadece senin samimiyetine güveniyorum. Senin sevgindir benim yaşama tutunmamı sağlayan.

Sen uyurken dün gece, tan rengine boyadım okyanusları, en dik tepeden aşağı fırlattım sessizliği, haber verdim fırtınalara. Dönüp dolaşıp ulaşsınlar sana ve söylesinler seni ne kadar özlediğimi.
Dünyanın bütün şiirleri senin üzerine yazılmış gibi. Her şair sanki seni tanıyormuş gibi.

Gözlerimi kapattım ve rüzgarların kulağına senin adını fısıldadım. Bütün dünyaya duyursunlar diye.

Kelimeler seçiyorum senin güzelliğini anlatabilecek. Sonrasında beğenmiyorum o kelimeleri, güzelliğine yakıştıramayarak. Seni anlatabilecek kelimeleri bulamıyorum ama yaşabilecek bir ben var.

Seni kaybetmekten korkuyorum. Bir daha bulamazsam diye. Sakın bırakma ellerimi, ben senin gittiğin tarafa yön olurum.

Denizler aştım, şehirler geçtim. Gece ve gündüzü takip ettim. Yıldızlara sordum seni. Dağların gölgesinde düşündüm sevgimi. Sana ulaşana kadar yorulmayı emrettim kendime.
Yüzünü görmek bir yana dursun sadece hayalinle bile asırlarca yaşayabilecek kadar aşka sahibim. Dokunmayı geçtim, sadece rüzgâr kokunu getirse razıyım. Gözlerini görmek ne haddime, gözlerim göz kapaklarına değsin yeter.  Sadece senin olduğunu bilmek, sadece yaşadığını ve benimle aynı zaman dilimi içinde nefes aldığını düşünmek bana yeter. Şimdi söyle bakalım sen ne kadar aşka sahipsin?

Ey aşk! Bugün yemin ediyorum sana en güzel halini yaşayacağım. Ölmeden bende deliler gibi aşık olacağım, peri masallarındaki gibi bir aşk diye tabir ediyorlar ya en kralını yaşayacağım. Ben seni tatmadan bu dünyadaki kapımı kapatmayacağım.

En güzel şarkıların hissettirdiği kadar güzel hissettiriyordu bakışların. Sadece benim duyduğum bir müzikte dans ediyordum. Deli diyordu dışarıdaki bakışlar, inan umurumda değil. Senin var olduğun yerde varsın ben deli olayım, ama olayım. Seninle olmadığım bir zaman olmasın, senin olmadığın bir dünyaya doğmayayım, senin nefes almadığın bir ülkede yaşamayayım. Seninle batıralım güneşleri, seninle doğsun her sabah. Ne bileyim martılara simit at, simidi kapan martı ben olayım. Çay söyle kendine, çayın içini ısıtan sıcaklığı ben olayım. Sen nefes al ben nefes vereyim. Sen aşk ol, ben aşığın olayım.

Yola kendimden çıkayım, vardığım tek yer aşk olsun. E işin içine aşk karışıyorsa bir de sen çıkagel karşıma, birlikte yürüyelim. Uzun sohbetler edelim. Edebiyattan bahset biraz bana; Sabahattin Ali’den bahset, Nazım Hikmet’ten mısralar diz önüme. Sonra ben kaybolayım o mısraların içinde. Hiç düşünmeden tut çek kolumdan, kaybolacağın tek yer benim yanım de.

Aşk ne diye sıralanarak sorulan sorular ve daha niceleri. Âşık olmayana aşk nasıl anlatılır ki?

Âşık olmak için fazla neşeliyim diyordu son izlediğim filmin esas kızı. Bense aşık olmak için yaratılmışım.

Aşk üzerine söylenen bunca şeyden sonra ben sana ne söyleyebilirim bilmiyorum. Sahi illaki bir şey mi söylemem gerekiyor? Anlatmasam sen hissetsen, gözlerime baktığında nasıl kaçıyor gözlerim fark etsen, bana dokunduğun bütün vücudumun irkildiğini görsen, dizlerim nasıl titriyor bilsen, yer ayaklarımın altından nasıl kayıyor hissetsen olmaz mı?            
Sonunda sen gelirsin diye, çok şeyin adı küçük yazıldı.
Kalbimi sana emanet etsem korur musun? Dilimin ucundaki cennet, sevdamın sonundaki ‘ömrüm’ olur musun?
Öyle sev ki beni, ben bile kıskanayım beni.
Görücü usulü bir aşk istiyorum. Gördükçe göresim gelsin, görmeyince ölesim.
İster yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne kahrın da.
Dünyan öyle bir kararsın ki, seni aydınlatan tek ışık gözlerim olsun.
Ne kadar sarılırsan sarıl, bıraktığın an özlersin.  
Ben, istemem öyle iki günlük sevgili yüreğin varsa, bir ömür sev beni.
Aşk bir elma sekeridir. Şekeri yersin sapı kalır. 

Sert rüzgarlar karanlık geceleri severmiş, aynen benim seni sevdiğim gibi.
Ömrün olmak istiyorum seninle başlayıp seninle biten.
Sevgimiz yavaş yavaş süzülen çisil yağmur gibi ama ırmakları taşıran cinsten.
Sevmek ölmektir bence, ben de sevmiştim ölmeden önce.
Kalbim seni unutacak kadar adi ise ellerim onu parçalayacak kadar asildir.
Rabbim! Eş diye yazmadığını, aşk diye çıkarma karşıma.
O boncuk gözlerini izlemek Ortaköy’den boğazı izlemekten bin kat daha iyi.
Seni benim kadar sevenler, sana benim kadar hasret kalsın.
Ne bileyim be sevgilim, öyle güzel baktın ki gözlerime, sevmek değil ölmek geldi içimden.
Seni ne zaman unutacağımı sorma. Çünkü ne zaman öleceğimi bilmiyorum.
Utanırım, söyleyemem yasadığım yalnızlığı, kelimeler yetmiyor ki, bu mu sevda dedikleri.
Dokunamayacak kadar uzak olsan da, sevebileceğim kadar yakınsın bana.
Kalem olsa dünyadaki bütün ağaçlar ve bütün denizler mürekkep olsa senin şiirini yazamam yine de.
Başını göğsüme yasladığında tek bir düşmanım vardır: Geçim giden zaman.
Eğer beni bu sokakta, bu semtte, bu şehirde bulamazsan sevgilim bil ki ben, Gözlerinin daldığı yerdeyim.
Gözlerin nehir, kirpiklerin köprü olsun, ben tam üzerinden geçerken ipler kopsun, düştüğüm o yer dudakların olsun.
Yaprak döken gençliğimin satir aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun bas harflerisin.
Bir gün bir rüzgar eserse oralara. Benim sana olan sevgimi fısıldarsa kulağına unutma sende bana bir tutam sevgi yolla.
Yalnızlık gecelerin, ümit bekleyenlerin, hayal çaresizlerin, yağmur sokakların, tebessüm dudakların, sen ise yalnız benimsin bir tanem.
Gül bahçesinde geçse de ömrüm, inan üstüne gül koklamam gülüm, seni koklamak olsa da ölüm, uğrunda ölmeye değer gülüm.
Sarı giyer güneş olursun, mavi giyer deniz olursun, siyah giyer matem olursun, kim bilir belki bir gün, beyaz giyer benim olursun.
Rüyalarını gül yapraklarıyla yatağını papatyalarla süsledim, üzerini sevgiyle örtüp tüm kâbusları aldım ki en güzel rüyaları sen göresin.
Öyle karanlık olur ki bazen hayat bin ışık yaksan bir damla aydınlık bulamazsın. Ama çok sevdiğin birinin gülümsemesiyle unutursun.
Dünyada 2 renk gül olsun, biri kırmızı diğeri beyaz, sen beni unutursan kırmızılar solsun, ben seni unutursam beyazlar kefenim olsun.
Seni düşünür, seni özlerim, sevgilerin özlemlerin derinliğinde ne olur kir şeytanin bacağını birken beni hatırla, bir sonbahar serinliğinde.
Ben seni dün sevmedim, çünkü dün bitti. Ben seni bugün sevmedim çünkü bugün bitecek. Ben seni yarın sevdim çünkü yarınlar hiç bitmeyecek.
Güller hep ellerinde açsın ama dikenleri batmasın. Sevda hep seni bulsun ama seni yaralamasın. Mutluluk hep yüreğine dolsun ama beni unutturmasın.
Sen bazen en zifiri karanlık gecemin güneşi, sen bazen yaşanacak hayatin cesaret verecek mutluluk yani, sen bazen ve her zaman sevgimin tek nedeni.
Sen elimden tutunca, deniz basardı içimi. Sen elimden tutunca, yüreğim yeşil yosunlara takılıp günlerce dip akıntılarının peşi sıra gitmek isterdim.
Eğer çölde bir çiçek olsan; seni kaybetmemek; için gözyaşlarımla sulardım Eğer gözümdeki bir damlayan olsaydın; seni kaybetmemek; için hiç ağlamazdım.
Yanında benden yakın başka biri de olsa, her şeyi inkâr etmiş inandırmış olsan da ve ona duygulanmış sevdalanmış olsan da, biliyorum bu gece beni düşüneceksin.
Yanağına konan kar tanesi eriyip dudaklarına indiğinde o bir damla serinliği biriyle paylaşmak istediğinde yönünü rüzgâra dön yeter. Çünkü ben o rüzgârdayım…
Gün bir gün, sevdalanmış geceye gecede yakamoz düşürmüş denize o günden bugüne geceyle gündüz ayrılmaz olmuş ta ki güneş tutulup gölge düşürene dek sevdalara.
Bataryası zayıf rüyalarımızın kapsama alanı dışında kalan kesimlerine şebeke hatası sebebiyle ulaşamadık. Simdi yüreğimde fule çeken hatlarımla seni çok seviyorum.
Kim bilir hangi aksam güneşle beraber bende söneceğim kim bilir hangi ellerden son suyumu içeceğim belki göremeden öleceğim fakat yine de seni ebediyen seveceğim.
Gece midir insanı hüzünlendiren yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?

Yıllar vardır nasıl geçtiğini bilmezdim, bir gün vardır yaşamın anlamını değiştirdi bana dair; hissetmediğimi, bilmediğimi yaşattı, iste o ani senle yaşadım senle sevdim.
Üstüne seviyorum yazdığım bir kâğıttan, sandal yapıyor, dereye bırakıyorum. İster yüzsün, ister batsın, ister bir çalıya takılsın o kâğıt sandal, hep derenin bir yerinde olacak biliyorum.
Önce düştüğümde kalkmayı öğrendim sonra aleve dokunduğumda acıyı sevmeyi öğrendim sevilmeyi sonra terk edilip beklemeyi sayende unutulmayı da öğrendim her şeyi öğrendim de yalnız unutmayı öğrenemedim.                        

0 yorum: